IŞİD’in tam anlamıyla çöküşü yaklaştıkça Kürdistan Bölgesi (KB) için de belirsiz günler yaklaşıyor
IŞİD’in Irak’ta yok edilmesinin
ardından, Kürdistan Bölgesi’nin uğraşması gereken çok sayıda iç, bölgesel ve
uluslararası sorunları var. İktidardaki iki parti, Mesut Barzani liderliğindeki
Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan
Yurtseverler Birliği (KYB), Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bu belirsiz
durumunu çok iyi anlamış görünüyorlar ki dayanaksız bir ‘bağımsız Kürdistan
için referandum’ söylemine sarıldılar. Aslında referandum ve bağımsızlık
söylemleri bölgeyi tam otoriterliğe götürmekten başka bir şey ifade etmiyor.
Yolsuzluk
2015 sonunda, parlamentodaki partilerin başkanlarının,
parlamentonun Maliye ve Doğal Kaynaklar komitelerinin, Doğal Kaynaklar Bakanı
Ashti Hawrami, Maliye Bakanı Rebaz Hamlan ve Başbakan Yardımcısı Qubad
Talabani’nin hazır bulunduğu bir Bakanlar Kurulu toplantısında, Başbakan
Neçirvan Barzani katılımcılara tarihi bir itirafta bulundu. 9 Ağustos’ta,
toplantıda bulunan, Komal olarak da bilinen Kürdistan İslami Grubu’nun bir
üyesi olan Soran Öner itirafı açıkladı: “Kendi adıma ve tabii Qubad Talabani
adına, diyorum ki biz, KDP ve KYB olarak, KBY’nin 23 yıllık tarihindeki en kötü
yönetimdik ve bu artık kabul edilemez. Gelin bunu düzeltelim.”
Kürdistan Bölgesi, toplumsal olarak derin bir şekilde
bölünmüş durumda. Birbirini tehdit olarak gören iki sınıf var: Büyük ölçüde KDP
ve KYB ile ilişkili milyoner olmuş çok küçük bir elit ve düzgün bir yaşama
sahip olamayan alt sınıf.
Selahattin Üniversitesi Ekonomi ve Yönetim Bölümü master
öğrencisi Rebar Celal’in, Xelk.org’un 1 Şubat 2016’da bildirdiği araştırmasına
göre, “varlığı bir milyar doların üzerinde olan dokuz milyarder ve varlığı 400
milyon doların üzerinde olan beş milyoner var”. Kürdistan Bölgesi İşadamları
Derneği başkanı Dara Jalil Khayat, “Araştırmanın sonuçları gerçeğe yakın.
Bununla birlikte bizim istatistiklerimize göre Kürdistan Bölgesi’nde varlığı
bir milyonun doların üzerinde olan 8.839 işadamı var” diyerek araştırmayı
doğruladı.
Bu arada, aynı araştırmaya göre işsizlik oranı yüzde 20’nin
üzerinde ve Kürdistan Bölgesi halkının yüzde 30’u yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. Özellikle işsizlik oranının daha yüksek olduğunu düşünsem de bu
rakamları kabul etsek dahi Kürdistan Bölgesi, varlığını tehdit edecek kadar
kötü sosyoekonomik ve siyasi bir durumu yaşıyor.
KDP’li bir milletvekili olan Firsat Sofi, “Yolsuzluk
IŞİD’den daha tehlikeli” demişti. Bu açıklamasından sonra NRTV’nin İki Kere
Düşünün programında, Kürdistan Bölgesi’nin fiili başkanı Mesut Barzani’nin,
kendisine yolsuzluklara karşı mücadelesini desteklediğini söylediği bir
mektubunu gösterdi: “Yolsuzluğa bulaşan herkesi adalete teslim etmenizi ve
adını ve suçunu basında ilan etmenizi rica ediyorum”.
O zamandan beri Kürdistan Bölgesi Başkanlığı ve Bakanlar
Kurulu sayısız reform paketi çıkardı ama hiçbir bir reform hayata geçirilmedi.
KB’de, yolsuzlukla mücadeleye merdiven temizleme gibi en tepeden başlanmalı.
KB’deki iki büyük parti KDP ve KYB’nin üst düzey yöneticileri mahkemeye
çıkartılmadıkça yolsuzlukla mücadele edilemez.
Peşmerge
Peşmerge güçleri, en barbar güç olan IŞİD’le cesurca
mücadele etmelerine rağmen, profesyonelleşme, örgütlenme ve ulusallaşma
eksiklikleri yüzünden Şengal’deki yenilgi gibi kritik başarısızlıklar yaşadı.
Peşmerge’nin profesyonelleşmesi, örgütlenmesi ve
ulusallaşması gerekiyor. Neyse ki sıradan Peşmergelerin çoğu KDP veya KYB’nin
değil, Peşmerge Bakanlığı’nın komutasında.
Peşmerge güçlerinin birleşmesinin önündeki gerçek engeller
KDP ve KYB. Eğer KDP ve KYB’nin Peşmergeyi birleştirmeye gerçekten niyetleri
olsaydı, bunu çok uzun bir zaman önce yapabilirlerdi. Peşmergenin birleşmesi
imkânsız bir şey gibi görünüyor. Belki ABD, güçleri birleştirmek için KDP ve
KYB’ye baskı yapan etkili bir taraf olabilirdi ama IŞİD’e karşı savaşta hangi
partiye veya hükumete bağlı olursa olsun sahada güce ihtiyaç duydukları için
ilgilenmediler. KYB ve KDP güçlerinin 70. ve 80. Bölükleriyle birlikte KDP ve
KYB’nin özel güçleri Zerevani’nin de Peşmerge Bakanlığına bağlanması gerekiyor.
Peşmerge tamamen tarafsız bir güç olmalı ve komutanları ve personeli hiçbir
siyasi partiye bağlı olmamalı.
Eski partizanlar birleşmeye asla izin vermeyecekleri için
KDP ve KYB’nin Peşmerge komutanlarının çoğu emekli edilmeli ki yeni ve etkin
bir ordu kurulabilsin.
KDP ve KYB, her birinin çok büyük ekonomik ve siyasi
çıkarları olduğu ve geçmişte yaşadıkları çatışmalar her türlü karşılıklı güveni
yok ettiği için Peşmerge’nin birleşmesine engel çıkarmaya devam edeceklerdir.
Aynı senaryo Kürdistan polis gücü Asayiş için de geçerli.
KDP ve KYB’nin kendi asayiş ve istihbarat birimleri var ve bunlar da
birleştirilmeli. Ancak Asayiş güçlerini birbirlerine ve siyasi muhalefete karşı
sık sık kullandıkları için onların birleşmesi çok da zor.
Petrol ve Gaz
Petrol ve gaz, insanlar için lanete döndüler. Petrol ve gaz
gelirleri sayesinde KDP ve KYB’nin üst düzey yöneticileri milyarder oldular ve
yalnıza KDP ve KYB çıkarlarına hizmet eden ranta dayalı bir iltimas sistemi
kurdular.
Petrol ve gaz politikalarında, Kürdistan halkına hizmet
edecek radikal bir değişim olmadıkça KB’nin istikrarı tehdit altındadır.
Kürdistan’ın doğal kaynaklarını halk için nimete dönüştürmenin anahtarı
şeffaflıkta. Petrol ve gaz şimdiye dek KDP ve KYB çevresindeki iki aileye
yaradı ve bunun değişmesi gerek. KDP ve KYB’nin petrol ve gaz ticaretini
kontrol etmesine mutlaka son verilmeli. “Gelin bunu da düzeltelim”.
KBY, Kasım 2016’da İngiltere merkezli Ernst&Young’la,
daha önce Deloitte’yle imzaladığı gibi, bölgenin petrol ve gaz işlerini
denetlemesi için bir anlaşma imzaladı. Ancak Başbakan Neçirvan Barzani, Al-Monitor’la
yaptığı bir röportajda “Elbette onlara (Deloitte ve Ernst&Young şirketleri)
Türkiye’yle yapılan anlaşmayı görme izni vermeyeceğiz.” dedi. KBY, onlara
anlaşmayı görme izni verse ve şirket de en iyi denetlemeyi yapsa dahi, KBY,
harcamaları kamuya, medyaya ve parlamentoya sunmak üzere ciddi bir strateji
geliştirmedikçe bu, yolsuzlukla ilgili hiçbir şeyi değiştirmez. Şu andaki KBY
kabinesi, son dört yılda yıllık bütçe hazırlamadı ve Kürdistan Bölgesi’ndeki
hiç kimse KBY’nin gelirleri nasıl harcadığını bilmiyor.
En acil yapılması gereken reformlardan birisi de şu: Eğer
KBY’nin ulusal bir Asayiş gücü olsaydı Şengal katliamı yaşanmayabilirdi. Küçük
bir bölgede iki farklı güvenlik gücünün olması zor: çalışmaları kaçınılmaz
olarak birbirinden ayrılıyor ve karşı karşıya geliyor.
KDP ve KYB, çıkarlarını korumak için hala kendi güvenlik
güçlerini için kullanıyor.
Asayiş ve Peşmerge birleşmezse demokrasi asla gelişmez çünkü
ne zaman demokrasi, KDP ve KYB çıkarlarının karşısına çıksa Peşmerge ve Asayiş
demokrasiye karşı kullanılacaktır. Bunu, KDP’nin Başkanlık Yasası
değişikliğinin parlamentoya getirilmesini darbe olarak tanımlaması ve KDP’yle
siyasal anlaşmaya katılmayanları savaşmakla tehdit etmesi ve nihayetinde
Parlamento Sözcüsü Dr. Yusuf Muhammet’in 12 Ekim 2015’ten bu yana Erbil’e
girmesini engellemesinde gördük. O zaman beri Parlamento felç olmuş durumda.
Yönetim ve Kurumsallaşma
Neçirvan Barzani’nin söylediği gibi KBY’nin 23 yıllık
yönetimi en kötü yönetimlerden biriydi ve bunun nedeni büyük ölçüde kurumsallaşmanın
olmamasıydı. Yönetim pozisyonlarının kayırmacılık, partizanlık, aşiretçilik ve
aile çıkarlarına göre dağıtılmasının dışında, niteliksiz insanların da istihdam
edilmesi KBY organlarının, kurumsallaşmasına engel oldu.
Süleymaniye ilindeki yönetim pozisyonlarının, yerel seçim
sonuçlarına göre KYB ve diğer kazananlar arasında aldıkları oya göre
paylaşılmış olmasına rağmen aynı şey KDP’nin tüm pozisyonları ve güçleri elinde
tuttuğu Duhok ve Erbil’de geçerli değil.
İlk adım olarak KDP ve KYB, hükumet pozisyonlarını işgal
etmeye ve tekelleri altına almaya bırakmalı ve taze kana yol vermeli.
İkinci adım, organların, eğitimler, atölyeler, kurslar ve
yerel STK’larla mahkemelerin takip etmesi yoluyla kurumsallaştırılması üzerine olmalı.
Akademinin çalışmasına izin verilmeli siyasetle
ilişkilendirmemeli. Siyasi partiler, profesörleri, liyakatlerine göre değil
kendilerine bağlılıklarına göre üniversitelere rektör ve dekan olarak
atıyorlar. Profesörlerin ve üniversite çalışanlarının siyasi partilere üye
olmaya zorlanmalarına son verilmeli. Yüksek eğitimde reform yapılmalı ama
üniversitelerdeki partizanlık sona ermedikçe fazla ileri gidilemez.
Ne yazık ki bölgedeki en kötü sağlık sistemi KBY’de. İran ve
Türkiye hastanelerinden sonra bizim hastanelerimize giderseniz farkı
görürsünüz. Kürdistan halkı, çok kötü deneyimler yaşadıkları için buradaki
hastanelere ve ilaçlara güvenmiyor. KDP ve KYB, özel hastaneler için herhangi
bir düzenleme getirmeden sağlık sektörünü özelleştirmeye çalıştılar. Başbakan
Barzani açıkça, Ocak 2017’deki bir konferansta, Irak anayasasının Irak’ta
sağlık hizmeti doğal bir haktır ve parasızdır demesine rağmen KBY’nin sağlık
sistemini özelleştireceğini söyledi. KB başkan yardımcısı ve uzun süredir
parasız sağlık hizmetini savunan sosyal demokrat KYB’nin üyesi olan Kosrat
Rasul, fiyatları bir Avrupa ülkesiymiş gibi yüksek olan Erbil’deki en büyük
özel hastanenin (PAR Hastanesi) sahibi.
Hastaların yararına olacak şekilde kamu hastanelerinin
iyileştirilmesi ve özel hastanelerin düzenlemeye tabi tutulması gerekiyor.
Kürdistan Bölgesi’nde parasız sağlık olmasına dair bir niyet varsa bunu
yapabiliriz. Sağlık sistemini reforme etmemiz gerekiyor, özelleştirmemiz değil.
Başkan Barzani’nin iki dönemlik görev süresi 2013’te bitti
ama stratejik ortağı olan KYB ile birlikte sistemdeki bir boşluğu
değerlendirerek şaibeli bir anlaşmayla iki yıl daha kalmayı başardı.
Barzani’nin başkanlığı, sadece ailesinin çıkarlarını korumak için “çaresiz bir
önlem” olarak devam etti. Ancak 19 Ağustos 2015’te bu sürenin de dolmasına
rağmen Mesut Barzani’nin ayrılmayı reddetmesi ve Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi
krizi derinleştirmesi yeniden anlaşmazlıkları ateşledi. O zamandan beri Barzani
yasadışı bir şekilde iktidarda. Siyasi sistem kurumsallaşmadıkça iktidarın bu
şekilde istismarı devam edecektir.
Kürdistan Bölgesi’nde sınırsız güçlere sahip yeni bir makamı
olarak Başkanlık, bu yönde çağrılar olmasına rağmen asla kurumsallaştırılmadı.
Barzani, özellikle başkanlığın ulusal bir kurum haline gelmesine engel oldu ve
Başkanlık Sarayını KDP ofisi olarak kullanmaya devam etti. Başkan Yardımcısının
herhangi bir karar alma gücü yok ve kamuoyunun da başkanlığın nasıl
çalıştığına, yapısını ne olduğuna ve mikro ve makro düzeyde karar alıcıların
kim olduğuna dair hiçbir fikri yok. Örneğin Barzani’nin dış ilişkileri hem
belirsiz hem de kuralsız. Yurtdışına yaptığı resmi ziyaretlerde, çoğu defa
yanına diplomatları ve basın ekibini almıyor ancak torunları da dâhil olmak
üzere mutlaka yakın aile çevresi eşlik ediyor. Dış ilişkiler gündemini KDP’nin
dış ilişkiler sorumlusu düzenliyor ve KBY’nin dışişleri bakanları, başkanın
tercümanı gibi davranıyor. Barzani, başkanlık gücünü itinalı bir şekilde kendi
partisinin çıkarları için kullanıyor.
Kürdistan Artık Büyümüyor
Geçtiğimiz on yılda Kürdistan “büyüyor” KBY oligarşisinin en
çok kullandığı slogan oldu. Hiç kuşkusuz gelişmeler oldu: yüzlerce otel ve
gökdelen mantar gibi çoğaldı, iç savaş dönemine kıyasla yaşam standartları
yükseldi ve belirli ölçülerde kamu hizmetleri iyileşti.
Ancak bu “büyüyen ekonomi” –ya da bizim dediğimiz gibi
‘hormonlu kapitalizm’, oligarşinin keskin zekâlı vizyoner üyelerinin stratejik
planları sayesinde olmadı. Irak’ın işgalini takiben büyük ölçüde uluslararası
kalkınma programları, büyük ölçekli uluslararası para aklama ve doğal
kaynakların (kaçak ya da resmi yollardan) ihracatı yoluyla bölgeye milyarlarca
dolar aktı.
Uzun vadeli planlama eksikliği, hatalı yönetim ve
oligarşinin ilerlemeyi engellemesi ve projeleri kendi çıkarlarına göre
yönlendirmesi sonucu, kalkınmanın çoğundan hükumetin merkezinde küçük bir
açgözlü, paragöz çete yararlanırken sıradan yurttaşlar gündelik ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışıyorlar.
Halkı kontrol altında tutmak ve iktidarlarını devam ettirmek
için yarım yamalak popülist politikaları uygulayan oligarşi, ulusal bütçenin
%80’ini yardım olarak dağıtarak ve yandaşlarını kamu arazileri, lüks arabalar
ve yüksek ücretlerle ödüllendirerek bile bile rehaveti ve düşük üretkenliği
destekledi.
Oligarşinin kayırmacı ve yoz pratikleri siyasi, ekonomik,
yönetsel alanlarda büyük başarısızlığa ve halkın şikâyetlerinde artışa yol
açtı. Oligarşi, baltasını, her tür güç ve ticaret alanını orantısız bir şekilde
elinde tutmaya devam etmesini sağlayan kayırmacılık sistemini devam ettirerek
ve milyon dolarlık modern propaganda makineleriyle kitlesel yalan kampanyaları
başlatarak toplumu parçalamak (böl ve yönet) için kullanıyor. Örneğin, KBY
bütçesinden kaç milyon dolar Başbakanın sahibi olduğu Rudaw medya
imparatorluğuna aktarıldı?
Sonuç olarak büyüyen ekonomi büyük ölçüde yozlaşmış siyasi
seçkinlere (oligarşi) yaradı. Çoğu hızla milyoner veya milyarder olurken
yurttaşların çoğu ise artan felaketlerle birlikte büyüyen bir ekonomi görüyor.
Tartışmalı Bölgeler, Belirsiz Gelecek
Irak Anayasası’nın 140. Maddesinde tarif edilen tartışmalı
bölgelerin geleceği belirsiz kalmaya devam ediyor. Irak’ın özgürleştirilmesinin
üzerinden geçen 10 yıldan sonra KBY, 2007’de uygulanması gereken 140. Maddeyi
uygulatmayı başaramadı. Kerkük ve tartışmalı diğer bölgeler hala Kürdistan’ın
bir parçası olmadı. Hatta KRG’nin, Kerkük ve çevresi üzerindeki etkisi
azalıyor. Terör örgütleri hiç olmadığı kadar kentteki etkinliklerini
arttırırken, KBY ve Kerkük valisi istikrarı sağlamakta başarısız oldu ve
tartışmalı bölgelerde Irak Ordusu’nun varlığı güçlendi.
IŞİD’in ortaya çıkmasının ardından KDP, başta Kerkük’ün
batısındaki petrol kuyuları olmak üzere pek çok alanı KYB ve Irak Hükümeti’nin
karşı çıkmasına rağmen kontrolü altına aldı.
IŞİD’den sonra bu alanların durumunun ne olacağı belirsiz.
Kerkük petrol kuyularıyla ilgili iki çatışma olacak; biri Irak Hükumeti ve KBY
arasında, diğeri KDP ve KYB arasında.
Musul’un kurtuluşuyla ilgili yapılan anlaşmada, KBY ve Irak
Hükumeti, Peşmergenin 17 Ekim 2016’dan önceki sınırlarına çekileceği konusunda
uzlaşmışlardı. Ancak Peşmergenin 2014’ten beri kontrol ettiği alanların
geleceği belirsiz.
2017 Seçimleri
Yürürlükteki yasalara göre Kürdistan Bölgesi’nin Kasım
2017’de seçimlere gitmesi gerekiyor. Seçim kurulu üyesi Jutiar Adil, basına,
seçimlerin 6 Kasım 2017’de yapılabileceğini söyledi. 6 Kasım’ın hem parlamenter
hem başkanlık seçimi için bir ön tarih olduğunu ekledi ama siyasi taraflar
üzerinde anlaşmadıkça bunun ciddiye alınması zor.
Mayıs 2016’da, KYB ve Değişim Hareketi (Gorran) bir anlaşmaya
vardılar. KDP, bu anlaşmanın kendi hegemonyasına karşı yapıldığını düşündü.
Ancak anlaşma, KYB’nin iç çekişmeleri yüzünden hayata geçmedi. Kosrat Rasul ve
Barham Salih yeni bir grup oluşturarak radikal reform çağrısında bulundular.
Celal Talabani’nin eşi Hero İbrahim Ahmet’in tarafı yeni grubun çağrısını kabul
etmedi. KDP ise KYB’nin iç çelişkilerinin derinleşmesine oynayarak Gorran’la
anlaşmanın işe yaramaması için uğraşıyor.
KYB ve KDP yakın zamanda yeni bir anlaşmaya varmaya ve bütün
pozisyonları ve varlıkları yine 50 – 50 paylaşmayı denediler ama KYB’nin bazı
üyeleri buna karşı çıktılar ve KYB kendi içinde birleşmeyi başaramadı.
Mesut Barzani, partilerin bir anlaşmaya varması için
görüşmeleri yeniden başlatmak için bir girişimde bulunacağını duyurdu ama şu
anda dek bütün anlaşmalar sonuçsuz kaldı.
Bütün partiler seçimlere hazırlanıyorlar ama seçimlerin
yapılıp yapılmayacağı belli değil.
IŞİD sonrası Kürdistan Bölgesi’nin esas sorunu iç
çatışmaların nasıl çözüleceği ve radikal bir reform planının nasıl düzenlenip
uygulamaya konulacağı olacak. Eğer partiler bu konuları çözmek için bir yol
haritası, başta petrol olmak üzere tüm sektörler için bir reform paketi ve
siyasi krizi çözmek üzerinde anlaşamazlarsa KBY’nin geleceği, tüm güçlerin
kendi milislerinin olmaya devam ettiği ve halkın tamamen yılgınlığa düştüğü
karanlık bir döneme girebilir.
IŞİD sonrası dönemde aynı zamanda Şengal konusu da masaya
gelecek. KDP ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) uzlaşmazlığı Şengal’de en üst
noktaya ulaştı ve 3 Mart itibariyle çatışmalar durmasına rağmen her iki taraf
da alarm halinde bekliyor. PKK, Ezidiler için özel bir güç oluşturmayı
başardığı ve onları Kürdistan Bölgesi’nin baskısından kurtardığı için KDP’nin
Şengal’de onların varlığını kabul etmesi mümkün değil. KDP ise Ezidi toplumu
nezdinde meşruluğunu ve güvenilirliğini yitirdi. Bu, KDP’yi iki yönden tehdit
ediyor: birincisi, sonraki Irak seçimlerinde PKK yanlısı Ezidilerin ve KYB’nin
daha fazla sandalye ihtimali ve ikincisi de PKK’nin Şengal’den KDP için
stratejik önemde olan Duhok ve Musul’a yayılma ihtimali.
Bunun dışında, Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm siyasi taraflar,
özellikle de KYB ve Gorran, PKK’nin Şengal’deki varlığını destekliyor ve bu
nedenle KDP, PKK’nin gitmesi konusunda çok bastıramıyor.
Kürdistan Bölgesi’nin Bağımsızlığı
Hiç kuşkusuz, Birinci Dünya Savaşı sonunda Kürdistan’ın
bölünmesinden bu yana bağımsızlık kolektif, ulusal söylemin bir konusu oldu.
Sevr Anlaşması’nın Kürtlere bağımsızlık vaat etmesine rağmen ardından gelen
Lozan Anlaşması, Kürtleri bağımsızlıktan mahrum bıraktı.
Tarihsel olarak Molla Mustafa Barzani’nin liderliğinde KDP,
Irak sınırları içerisinde özerklik peşinde oldu. Celal Talabani liderliğindeki
KYB ise Irak’ta federalizmden yana oldu.
Irak Kürtleri için bağımsızlık vizyonu farklı bir şey.
Zamanında, Irak Anayasası’na Kürtlerin ayrılmak istemesi halinde referanduma
gitme hakları vardır maddesini ekletme düşüncelerine rağmen siyasi partiler
federalizmi kabul etmiş durumdalar. Ne yazık ki Bağdat’taki Kürt siyasetçiler,
anayasanın yazıldığını dönemde Irak’taki grupların hiçbiri Kürtlerin
isteklerine karşı çıkmayacak haldeyken bununla ilgili yeterince ısrar
etmediler.
Bugün bağımsızlıkla ilgili en çok konuşan kişiyse Mesut
Barzani. Ama bu konuya dair konuşmaya sadece birkaç yıl önce başladı. KDP’nin
söyleminde bağımsızlık konusu en son 2010’da yaptıkları kongrelerinde geçmişti
ve tüzüklerinde kendi kaderini tayin etme hakkına inandıklarını belirtmişlerdi.
Aksine, KYB için kendi kaderini tayin hakkı partinin kuruluşundan bu yana ilkeler
arasında yer alıyor. Mesut Barzani, bağımsızlık söylemini suiistimal ediyor.
Bu, ulusal bir ilke ve kullanımı herkese ait, bir partiye veya lidere değil.
2009’da kurulan ve şu anda ikinci büyük parti olan
Gorran’ın, Barzani’ye göre farklı fikirleri var. Gorran lideri Neşirvan
Mustafa, Barzani’nin sürekli olarak bağımsızlıkla ilgili konuşmasına karşılık,
Kürdistan’ın bağımsızlığa hazırlık olarak devlet organlarını kurumlaştırılması,
özgürlüğün, demokrasinin ve yolsuzluğa karşı mücadelenin gerçekleştirilmesi,
Peşmergenin güçlendirilmesi ve birleştirilmesi gerektiğini söylüyor. 2014’te
KBY iflas ettikten sonra Kürdistan Bölgesi halkı önceliği bağımsızlık yerine
ekonomiye ve geçinmeye verdi. Soru şu: Neden Barzani diğerlerinden daha fazla
bağımsızlık hakkında konuşuyor?
Aslında Barzani’nin bağımsızlığa yaklaşımı kamuoyu gözünde
kendi milliyetçi duruşunu güçlendirmekle ilgili. Gerçekteyse bu ciddi bir
çalışma gerektiriyor, Bağdat’la çatışma anlarında hatırlamak yetmiyor. KDP’nin
üyelerini etrafında toplayacağı bir ideolojisi yok ve her siyasetinde başarısız
oldu. Bu nedenle kitleleri aldatmakta işine yarayacak tek şey Kürdistan
Bölgesinin devletleşmesi söylemi.
Asharq al-Awsat’a 23 Ocak 2017’de verdiği bir röportajda,
kendisine sorulan Nuri El Maliki’nin yeniden Başbakanlığa atanması durumunda ne
yapacağı sorusuna şöyle yanıt verdi: “Umarım Irak halkının iyiliği için bu
gerçekleşmez. Öyle bir şey olursa Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan ederim”.
Kürdistan’ın bağımsızlığının Mesut Barzani’nin karşı çıktığı kişilerin
Bağdat’ta iktidar olup olmamasına bağlıymış gibi görünmesi Kürdistan halkı için
şoke edici oldu. Pek çok karşılık verildi ama en güzelini haftalık Kürtçe dergi
Awene’de Nuri El Maliki verdi: “Mesut Barzani, güç isteyen otoriter biri ve
kamuoyuna başvurmadan tüm kararları kendisi vermek istiyor. Kürdistan
Parlamentosunu felç etmiş ve Parlamento sözcüsünün Erbil’e girmesini
yasaklayarak görevini yapmasını engellemişken Kürdistan’ın bağımsızlığını nasıl
ilan edebilirsin? Bu siyaseten mantıksız ve yurtseverce değil. Nasıl bir lider,
bir ülkenin bağımsızlığını başka birinin başbakanlığa dönüşüne bağlayabilir?
Birine muhalefet olsun diye nasıl bağımsız bir ülke inşa edebilirsiniz?”
KBY, bölgede, Suriye siyasi haritanın değişmesi konusunda
önemli bir oyuncu. Ama yaşadığı iç krizle birlikte bu önemli rolüne devam
edemez. Bu nedenle KBY, iki yolda ilerlemeli: birinci olarak siyasi, ekonomik
ve diğer alanlarda radikal reformlar yapmalı ve ikinci olarak KBY ve
Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürt partilerinin birlikte belirlediği bir
bölgesel Kürt politikası oluşturmalı.
Sonuçta, KBY’de gerçek bir liderlik olsaydı, bütün büyük
sorunları çözmüş olurduk çünkü Kürdistan Bölgesi’ndeki sorunların çoğu Irak
veya Suriye’deki gibi mezhepçilikten değil stratejik düşünenlerin olmayışından
kaynaklanıyor. Ne yazık ki liderliğimiz demokratik, adil, şeffaf ve hesap
verebilir bir yönetim sağlamakta başarısız olduğu için KBY sivil kargaşaya
dönüşebilecek zorlu günler yaşıyor.
Şu andaki siyasetçi nesli, iktidar pozisyonlarına liyakate
göre değil de aşiret bağları ve aile kökenlerine göre geldi ve bu nedenle
krizler kaçınılmaz. Daha da kötüsü önceki neslin bütün kötü huylarını da almış
durumdalar: sorunları halının altına süpürmek, başkalarını suçlamak ve
kitlelere aptal muamelesi yapmak.
Kamal Chomani/Kurdish
Policy
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html